Ender Emiroğlu ile yüzyüze tanışmayız. Ancak geçen sene buradan kitabını tavsiye ettiği Station Eleven‘in dizisini seyredip hayran kalmıştım (incelemesini de yazdıydım; hani merak ettiyseniz aşağılarda bi yerde duruyo). Öyle olunca kendisinin bu sene de 2. sezon muştasını vermesi sayesinde haberdar olduğum Hunters dizisinin başına oturdum.
1977 yılı New York’unda yaşayan Yahudi gencimiz Jonah’ı büyüten ve birlikte yaşadığı, soykırımdan sağ çıkanlardan biri olan anneannesi Ruth bir gece evde uğradığı bir saldırı neticesinde öldürülür. Cenaze töreninde başsağlığına gelen Meyer Offerman adlı bir Yahudi cemaat lideri ile tanışan Jonah, anneannesinin aslında Meyer ile birlikte çalışan ve Amerika’da kimlik değiştirerek yaşayan kaçak Nazi’leri avlayan bir örgütün önde gelen bir üyesi olduğunu öğrenir. İntikam peşinde olan Jonah, örgüte katılmaya karar verir.
Öncelikle, epeydir sürekli bilim kurgu ve fantastik diziler seyrettiğim için tarz değişikliği iyi geldi. Tema Nazi avlayan Yahudiler olunca tahmin edeceğiniz üzere bol miktarda soykırım, “yedi, sekiz, dokuz…”, Yahudi kültürü vb. unsurlar karşınıza çıkacak. İşin aksiyon kısmından çok drama tarafı daha ağır basıyor; hele ikinci sezonda. Benim yorumum dizinin tek sezon olarak planlandığı ama ilgi görünce “bundan bir de ikinci sezon çıkar” denilip son bölümde yapılan 1-2 atraksiyon ile biraz zorlama bir ikinci sezona uzatıldığı yönünde. Havada kalan ya da anlaşılmaz derecede saçma, “yahu niye?” dedirten sahneleri ve işi alternatif tarihe bağlayan yerleri ile bende tatminsizlik uyandırdığı zamanlar olsa da genel anlamda keyif aldığımı söylemem lazım. İki sezon toplam 18 bölümü ile hap gibi gider; bi şans verin derim.