“Space: the final frontier. These are the voyages of the starship Enterprise. Its continuing mission: to explore strange new worlds.” Evet, orijinal seride James Kirk’ün “Its five-year mission: to explore strange new worlds” olan cümlesini Kaptan Jean-Luc Picard baş karakteri olduğu Star Trek: The Next Generation serisinde bu şekilde küçük bir değişiklikle söylemeye başlamıştı. İlk defa 1987’de duyduğumuz bu halindeki ana vurgu “continuing” sözcüğüydü; yani devam eden. O zaman kim bilebilirdi ki bu devam etme olayı ede ede ta 2020’li yıllarda suyu çıkmış kıvamına dönüşecek? Hoş, bilseler de para gelecek bir franchise söz konusu olduğunda umursarlar mıydı; o da başka konu. Şu anda hiç umursamadıkları aşikar.
Dizi hakkında spoiler vermeden yazmak çok kolay değil, o yüzden konuyu olabildiğince sade geçeceğim. Emeklilik günlerini Fransa’daki şatosunda şarap üreterek geçiren kahramanımız Jean-Luc Picard tüm emekli askerler gibi eski günlerine ve eski dostlarına büyük bir özlem duymaktadır. Çok şükür ki bu özlemi fazla sürmeyecek ve her biri bir sezon süren üç farklı macerada yine dünyayı, evreni ve daha neler neleri, trilyonlarca insan ve diğer ırklardan vatandaşlar arasında başka kimse yokmuş gibi eski dostları ile birlikte kurtaracaktır. Bitmez tükenmez ve de hatta tükenemez düşman Borg’lar, zaman yolculukları, hep son saniyede engel olunan tehlikeler, eski diziden bilmemkimin kızı, öbürünün yıllar sonra ortaya çıkan haberi olmadığı oğlu, meğerem o öbürünün klonu, niyeyse inanılmayan uyarılar, ölüp duran yan karakterler filan. İşte öyle.
Şimdi “yine huysuz ihtiyar eleştirisi yazdı bu” diyen çıkar, frene basayım. Kendinizi “yani, ne bekliyorsun ki zaten, seyret geç” seviyesinde tutabilirseniz, güzel dizi. Eski yüzleri; Riker’ı, Data’yı, Geordi’yi, Worf’u, Dr. Beverly Crusher’ı, Seven of Nine’ı (kendisine ayrıca maşallah diyorum; benle aynı yaştaymış), Q’yu, Moriarty’yi yaşlanmış halleri ile tekrar görmekten elbette keyif alabilirsiniz. Ama bunun gibi, çayı bitmiş tanesi kalmış demliğe “biraz daha su koyalım da rengi çıkınca içeni olur nasıl olsa” kıvamındaki tüm dizilerde olduğu üzere dizi aksiyon kısmında bir yenilik katamıyor ve bu açığını karakterler arasındaki derin ve felsefi diyaloglar ile doldurmaya çalışıyor.
Bu diziyi son sezonu diye ilan edilen üçüncü sezonunu bitirince yazmaya karar vermiştim. Ama yine artık klişe haline gelmiş bir end-credits sonrası sahne ile hikayenin bitmediğini ve hatta bir anlamda yeni başladığı mesajını aldık. Adı başka olacak dizinin ama devamı geliyor. Muhtemelen onu da dayanamayıp seyredeceğim ve yine homur homur söyleneceğim.