Uzun zamandır bu ortamlarda olmasına rağmen henüz işediğini (yaralı parmak kısmını da geçtim) görmediğimiz Mehmet Pozam kardeşimizin “feride apla”sına tavsiye etmesi ile gündeme gelen Amazon dizisi The Peripheral hakkında da iki kelam edelim.
Yıl 2032. Flynne Fisher ABD’nin ücra bir kasabasında beynindeki tümör yüzünden görme yitisini yitiren annesi ve ABD’de yaşanmış bir iç savaşın gazisi ağabeyi Burton ile birlikte zar zor geçimini sürdürmektedir. Kızımız Flynne çok başarılı bir sanal gerçeklik FPS oyuncusudur ve ağabeyinin dahi geçemediği seviyeleri aşarak global olarak oynanan bir oyunda ultra ileri seviyelere erişir. Bir gün yeni nesil VR ekipmanı geliştiren bir firmadan deneme kullanıcısı olması için hem de yüklü bir bedel karşılığında bir cihaz gelir Fisher ailesine. Flynn başlığı takar ve 2099 Londra’sında geçen bir simülasyon oyununu oynamaya başlar. Elbette ki oynaması onca için para ödenen oyun içinde başka bir oyun vardır. Hatta belki de yoktur.
Şahsen yorulduğum ileri git, geri gel, simülasyona dal, gerçeklik dallansın konsepti dahilinde bir dizi The Peripheral. Ama hakkını vermek lazım, bu tarzdaki pek çok dizi gibi beyin yormadan ve de bugüne kadar kullanılmayan bir yöntem ile o işleri kurcalıyor. Pre ve Post Apokaliptik zaman dilimlerinde geçen, ana macera dışında ille de aramazsanız yan mesajlar vermeyen, her ne kadar konfirme edilmese de ikinci sezonunun yüksek ihtimalle geleceğini öngördüğümüz (adapte edilen kitabın ikincisi çıktı hatta üçüncüsü yolda) bir dizimiz. Kışın evde üstünüze battaniye çekip seyredebilirsiniz.
Başroldeki kızın yalın bir güzelliği var; pek beğendiğimi ifade etmeden geçmeyeyim.